Uluslararası Ticaretin Krizi: Tarifeler
- Arda Tunca
- 4 Şub
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 9 Şub
Uluslararası ticarette bloklaşmalar derinleşecek. Tedarik zincirlerinde Kovid-19 kriziyle ortaya çıkan “friendshoring” kavramına ABD dahil değil artık. Friendshoring, artan jeopolitik gerilimler nedeniyle tadarik zincirlerinde sorun yaşanmaması için “dost” ülkelerle ticari ilişkilerin geliştirilmesi anlamına geliyor.
Avrupa Birliği (AB) gibi bir müttefikinin ticaret yöntemleri için “vahşet” ifadesini kullanan Trump’ın ABD’si çok sayıda ülke için “dost” değil artık.
ABD’nin Kanada ve Meksika’ya %25, Çin’e “ek olarak %10” oranında gümrük tarifesi uygulayacağını ilan etmesi “küreselleşmiş” bir dünya ekonomisi için çok büyük bir sorun. AB’ye yönelik tarifelerin devreye girmesi de yakın gibi gözüküyor.
ABD, Kanada’dan ithal edilen petrol için %25 yerine %10 oranında tarife uygulayacak. Zira, ABD’nin ham petrol ithalatında Kanada’nın payı %60.
ABD’nin tarife ilanına ivedi cevap Kanada’dan geldi. Kanada, $107 milyarlık ticaret hacmine tekabül eden ürünler için ABD’ye karşı tarife uygulamaya başladı. Meksika, herhangi bir uzlaşıya varılamazsa, tarifelere ek olarak tarife dışı engellere de başvuracağını ifade etti. Ancak, bu yazının yazıldığı sıralarda, tarife uygulamasının bir ay ertelendiği duyuruldu.
Böylesine yaygın tarifelerin ilk iki etkisi uluslarası ticaret hacminde daralma ve enflasyondur. Ardından, daralan ticaret hacminden etkilenen sektörlerde yavaşlama veya kriz söz konusu olacaktır. Zincirleme gelişmeler, küresel ölçekte büyüme oranlarını da aşağı çekecektir. Başta Kanada ve Meksika olmak üzere, bazı ülkelerin resesyon yaşama olasılığı bulunuyor. Her iki ülkenin de ihraç ürünlerinde ABD'nin payı %80.
Çin’in 2024’e ait dış ticaret fazlası $1 trilyon olarak gerçekleşti. Bu veri, Çin için bir başarı olduğu kadar, bazı sorunlara ve risklere de işaret ediyor. Çin, iç ekonomide yaşadığı zorlukları ihracat yoluyla aşmaya çalışıyor. Dış ticaret fazlasındaki rekorun nedenlerinden biri içeride yaşanan zorluklar.
Çin’in dış ticaret fazlası, Çin’in küresel imalat sanayiinde ne kadar geniş bir yaygınlığa ulaştığını da anlatıyor. Bu nedenle, ABD’nin ilave %10’luk tarifeleri Çin’deki şirketleri zorlayacak olursa, “dolaylı olarak” Çin’in ihraç ettiği imalat sanayi ürünlerine başka ülkelerde bağımlı olan sanayiler tedarik zincirlerinde aksamalarla karşılaşabilirler. Nitekim, Çin’deki imalat sanayi firmalarının karlılıkları 2024 sonu itibarıyla üç yıl üst üste düşüş kaydetti. Zarar eden firma sayısı da önemli düzeyde.
Çin’in küresel boyutta bu ölçekte yayılmış olması, yaşayacağı bir tökezlemenin küresel etkilerinin sert olacağını anlatıyor. Bu nedenle, Çin’in ihracatını vurmak iç ekonomisini de vurmak anlamına geliyor. Bu, hiçbir ülkenin göze alamayacağı bir risk.
Çin ve ABD arasındaki ticarette, Çin fazla, ABD açık veriyor. Trump’ın ilk başkanlık dönemi 2017’de başladı. 2016’da, ABD’nin Çin ile ticaretindeki açık $346.8 milyar idi. Rakam, 2023’te $279.1 milyara, Kasım 2024 itibarıyla ise $270.4 milyara düştü.
Çin, ABD’ye sattığı mal ve hizmetten daha azını ABD’den satın alıyor. Bu nedenle, tarife uygulayabileceği mal ve hizmet kalemi ABD’ye göre daha az. Bu nedenle, ABD’nin tarifelerine tarifelerle yanıt verirken eli güçlü değil. Trump’ın ilk başkanlık döneminde ilan ettiği tarifelere Çin de tarifelerle cevap verirken ihraç ürünlerinin fiyatlarını da düşürmüştü.
Çin, Tarife savaşındaki zayıflığı nedeniyle bir başka karşılık yöntemini gündeme getirdi. Dünya Ticaret Örgütü’nde (WTO) ABD’ye karşı dava açacağını belirtti. Ancak, bu cephede de dezavantajlı.
WTO’da, ticari anlaşmazlıkları çözecek temyiz müessesesi çalışmaz durumda. Bunun nedeni de Trump. 2019’da, görev süresi dolan hakimlerin atanmasını engelledi. Bu nedenle, uluslararası ticaret anlaşmazlıklarını karara bağlayacak süreçler çalışamıyor.
Aşağıdaki grafik, uluslararası ticaret anlaşmazlıklarının çözümü için WTO başvurularının 2019’dan sonra nasıl düştüğünü gösteriyor.
WTO’da Ticari Anlaşmazlıklara Dair Başvurular

Grafik – 1 (Kaynak: WTO - https://www.wto.org/english/tratop_e/dispu_e/dispustats_e.htm)
Yukarıda kullandığım “küreselleşmiş bir dünya ekonomisi” ifadesinin altını özellikle çizme ihtiyacı hissediyorum. Zira, yıllar boyu “kural bazlı ticaret” düzenine göre kurulmuş tedarik zincirlerinin kısa sürede şekil değiştirmesi mümkün değil. Tedarik zincirlerinin nasıl zor kurulduğunu 1990’larda yaşadığım kişisel tecrübelerimden çok iyi biliyorum. ABD’nin yeni tarifeleri tüm dünyaya yayılacak ekonomik sorunlara işaret ediyor.
Trump, ilk döneminde başladığı ve küresel düzeye taşıdığı kurumları yıpratma ve dağıtma sürecini ikinci döneminde hızlanarak sürdürüyor.
Trump’ın tarifeler için kullandığı gerekçenin arkasındaki hukuki dayanak ile ilgili yeni tartışmalar açılıyor. Hukuki süreçlerin çalışma olasılığı mevcut gibi gözüküyor. ABD’de doğan herkesin otomatik olarak vatandaşlık almasının engellenmesi girişiminde olduğu gibi.
ABD’de başkan, uluslararası ticaret ile ilgili kararların öncesinde ya da sonrasında Amerikan Kongresi’nin onayına başvurmak zorunda. Son tarife kararlarını olağanüstü durumlara yönelik hazırlanmış 1977 tarihli “International Emergency Economic Powers Act (IEEPA)” başlıklı yasaya dayandırdı. Trump’ın olağanüstü durum olarak gördüğü iki konu var: göç ve fentanil. Trump’ın tarife kararlarını başka yasaları ya da kuralları kullanarak almış olmasının daha doğru olmuş olacağını düşünenler gibi, IEEPA hükümlerinin uygun olduğunu düşünenler de var.
IEEPA, bugüne kadar hiçbir başkan tarafından ithalata vergi getirmek amacıyla kullanılmamış. Bu yasanın öncüsü olan bir yasa 1971’de Nixon tarafından kullanılıyor. Nixon’un olağanüstü hal olarak değerlendirdiği, bir ödemeler dengesi krizinin çıkması olasılığı. Ülke ayrımı yapmaksızın ABD’nin tüm ithalatını kapsayacak şekilde %10 oranında tarife getiriyor. Böylece, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Bretton Woods düzeninin sonunun başlangıcı ilan edilmiş oluyor.
Uluslararası ticarete dair kural değişimleri ya da uygulamalar hiç anlık olarak takip edilmemişti. Belki de tarihte ilk kez bir maç havasında ticaret savaşları izleniyor.
Hukukun ve kurumların yıpratılış sürecini küresel boyutlu olarak izliyoruz. Bazı yorumlarda, Trump’ın ilk döneminde de benzer stratejiler izlediği ve neden bugün bu kadar yüksek sesle itirazların geldiği sorgulanıyor. Gelişmeler, böyle bir sorgulama karşısında şaşkınlık yaratıyor. İkinci Trump dönemi, ilkinden çok daha kısa sürede çok daha sert yaşanıyor.
Küreselleşme bitmişti ama küreselleşmenin ters yönde çalışıyor (deglobalizasyon) olduğunun istatistiki ispatları pek yoktu bugüne kadar. Şimdi, bu istatistiklerin oluşmaya başladığını izleyeceğiz. Müzakere etmek yerine gerginlik tercih edildi. ABD karşıtlığı ve siyasi yansımaları da görülecektir.
Kanada ve Meksika ile ilgili süreci 30 gün izleyeğiz. Tarifeler gelecek ay devreye girmese dahi şüphenin bundan sonrası için yarattığı belirsizliğin bedeli de ödenecek. Kanada'nın 51. eyalet olarak istenmesi konusu var masada daha.
Trump, sanayi devrimleri sonrasında ABD’nin uluslararası ticaret politikalarında nerede konumlanıyor? Tarihi bir değişim sürecinin içinden geçiyoruz. Bu sorunun cevabını Şubat ayının İktisat ve Toplum Dergisi’nde aradım. Yakında, o yazı da geliyor.
Comentarios