Bach’ı Derinden Etkileyen Bir Danimarkalı Müzisyen: Buxtehude
- Arda Tunca
- 15 Mar
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 17 Mar
Danimarka, farklı dönemlere yayılan birçok önemli klasik müzik bestecisi yetiştirmiştir. Ancak Dieterich Buxtehude’nin, Bach severler için çok özel ve ayrıcalıklı bir yeri olduğu söylenebilir.
Batı klasik müzik tarihinde Johann Sebastian Bach (1685–1750) kadar saygı gören çok besteci vardır ama Bach ile aynı düzeyde az besteci vardır. Bach, kontrapunkt, armoni ve formdaki ustalığıyla kendisinden sonraki kuşaklar için önemli bir temel oluşturmuştur.
Bach bir anda ve kendiliğinden ortaya çıkmamıştır. Bach, Kuzey Almanya org müziği geleneğinin bir parçasıydı ve bu geleneğe şekil verenlerden biri Dieterich Buxtehude (1637–1707) idi.
Buxtehude, özellikle org besteleri, kontrapunkt teknikleri ve müzikal anlatım açısından Bach’ı derinden etkiledi. Bach, Buxtehude’nin eserlerine büyük hayranlık duyuyordu. O’ndan ders almak için ünlü bir yolculuk bile gerçekleştirdi.
Klasik müzik tarihinin en ünlü hikâyelerinden biri, Bach’ın 1705 yılında Lübeck’e yaptığı yolculuktur. Henüz 20 yaşında olan Bach, Arnstadt’tan Lübeck’e kadar yaklaşık 400 kilometre yürüyerek dönemin en büyük org virtüözlerinden biri olan Buxtehude’yi dinlemek ve O’ndan ders almak istemiştir. Bach’a başlangıçta yalnızca birkaç haftalık izin verilmişti. Ancak, Lübeck’te aylarca kaldı. Buxtehude’nin doğaçlama tekniğini, anlatım özgürlüğünü ve yenilikçi kontrapunkt kullanımını büyük bir dikkatle inceledi. Bu uzun ziyaret, Bach’ın org besteleri ve genel müzikal yaklaşımı üzerinde derin bir etki bıraktı.
Buxtehude, günümüzde Bach’ın gölgesinde kalmış gibi görünse de, Geç Barok döneminin en etkili orgcularından ve bestecilerinden biriydi. Müziği, Kuzey Almanya org okulunun tanımlayıcı unsurlarından biri haline gelmiş ve Bach’ın sanatsal gelişimini doğrudan etkilemiştir. Bu iki besteci arasındaki bağlantı sadece bir anekdot değil, Barok müziğin evriminde kritik bir köprüdür.
Buxtehude’nin “stilus fantasticus” olarak bilinen özgür, doğaçlamaya dayalı, ani kontrastlar ve virtüözite içeren besteleme tarzı, Bach’ın erken dönem org eserlerinde büyük bir etki bırakmıştır. Bunun en iyi örneklerinden biri, Bach’ın ünlü Toccata ve Füg, Re Minör, BWV 565 eserleridir. Bu eserlerdeki dramatik geçişler ve doğaçlamaya dayalı pasajlar Buxtehude’nin etkisini açıkça yansıtır.
Buxtehude'nin Passacaglia in D Minor, BuxWV 161 adlı eseri, büyük ihtimalle Bach’ın Passacaglia ve Füg, Do Minör, BWV 582 eserini etkilemiştir. Her iki beste de tekrarlayan bir bas çizgisi (ostinato) üzerine kurulu varyasyonlarla zenginleştirilmiştir. Eser, Buxtehude’nin bu formdaki ustalığının Bach tarafından nasıl benimsendiğini gösterir.
Buxtehude, koral teknikler konusunda da büyük bir ustaydı. O’nun koral prelüdleri ve koral fantezileri, Bach’ın kendi kutsal org müziği anlayışını şekillendirdi. Buxtehude’nin bir koral melodisini süsleyerek ve anlatım açısından zenginleştirerek geliştirme yeteneği, Bach’ın Lüteriyen kilise müziğine yaklaşımını doğrudan etkiledi.
Bach’ın Orgelbüchlein (Küçük Org Kitabı) adlı koral bazlı org eserleri koleksiyonu, Buxtehude’nin armonik zenginliğini ve süslemeli anlatım tarzını açıkça yansıtır. Aynı şekilde, Bach’ın Clavier-Übung III (Alman Org Ayini) eseri, Buxtehude'nin karmaşık kontrapunkt anlayışını ve müzikal derinliğini genişleterek devam ettirmiştir.
Buxtehude, kontrapunkt yazımında bir ustaydı. Onun fügleri ve prelüdleri, karmaşık ses örgüsü ve gelişmiş armonik yapısıyla dikkat çeker. Bach, bu teknikleri daha da rafine ederek, Das Wohltemperierte Klavier (İyi Düzenlenmiş Klavye) ve Die Kunst der Fuge (Kontrapunkt Sanatı) gibi eserlerinde kontrapunkt sanatını zirveye taşıdı.
Buxtehude’nin Fuga in C Major, BuxWV 174 ve diğer fügleri, Bach’ın erken dönem fügleriyle benzerlik gösterir. Bu benzerlik, Bach’ın Buxtehude’nin kontrapunkt tekniklerini nasıl özümsediğini ve geliştirdiğini ortaya koyar.
Buxtehude, Lübeck’te düzenlediği Abendmusiken (Akşam Konserleri) ile yalnızca bir besteci değil, aynı zamanda önemli bir konser organizatörüydü. Bu büyük ölçekli kutsal müzik etkinlikleri, Bach’ın kantatlarının ve Paskalya Tutkuları’nın (Matta ve Yuhanna) dramatik yapısına ilham verdi.
Buxtehude, Kuzey Almanya org okulunun bir parçasıydı. Bu okul, gelişmiş pedal tekniği ve doğaçlamaya dayalı kompozisyon anlayışıyla tanınırdı. Bach, bu geleneği org bestelerinde daha da ileriye taşıyarak bu tekniğin anlatım olanaklarını genişletti.
Buxtehude’nin eserleri, uzun süre yalnızca org çevrelerinde bilinen eserler olarak kaldı. Ancak Bach, O’nun yeniliklerini sentezleyerek, Barok müziğin daha yapısal ve rafine bir hale gelmesini sağladı. Eğer Buxtehude’nin etkisi olmasaydı, Bach tanıdığımız Bach olmayabilirdi.
Bach ile Buxtehude’nin karşılaşması, yalnızca iki müzikal dâhinin buluşması değil, aynı zamanda bir geleneğin sonraki nesle aktarılmasıydı. Buxtehude’nin sanatsal mirasını genç Bach’a aktarması, Kuzey Almanya org okulunun devam etmesini sağladı.
Sonuç olarak, Buxtehude’nin Bach üzerindeki etkisi Batı müzik tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir.
Comments