top of page

19. Yüzyılın Sonlarının Ekonomik Gelişmeleri

19. yüzyılda kaydedilen ekonomik gelişmelere göz atmak heyecan verici. Özellikle, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşananları düşünerek karşılaştırmalar yapılınca, bugün ortaya çıkan sonuçların nedenlerinin derinliklerine inme fırsatı da ortaya çıkmış oluyor. Tarihi incelemek, bugünü daha iyi anlamak için önemli olduğu gibi, heyecan verici de.


1870-1890 yılları arasında en önemli beş demir üreticisi ülkenin üretim toplamı 11 milyon tondan 23 milyon tona iki kattan fazla artış kaydetti. Çelik üretimi, 500 bin tondan 11 milyon tona çıktı. Söz konusu emtiaya ait üretim verileri sanayileşmenin boyutu konusunda önemli bir fikir vermektedir.


Yine 1870-1890 yılları arasında ABD ve Alman ekonomileri büyük atılımlar kaydetmekteydi. ABD’deki ekonomik gelişmelerin arkasında Alexander Hamilton, Almanya’daki gelişmelerin arkasında ise Franz List bulunmaktaydı.


19. yüzyılın son çeyreği, çok sayıda ülkenin dünya ekonomisine entegre olduğu bir dönemi içerir. Latin Amerika’da yabancı yatırımların düzeyi 1880’lerde hızlı bir şekilde artmıştır. Örneğin, Arjantin’in demiryolu sisteminin büyüklüğü beş yıl gibi bir sürede ikiye katlanmıştır.


Üretimin yüksek ölçekte artması, fiyatlar genel düzeyi, faiz oranları ve karlılık düzeylerini baskılamıştır. 1873-1896 yılları arasındaki dönem deflasyonisttir. Söz konusu dönemde fiyatlar genel düzeyi İngiltere’de %40’lık bir düşüş kaydetmiştir. Tarım, karlılık oranının en çok düştüğü sektör konumundadır. Durum, hem Avrupa, hem de Avrupa’nın ihracat yaptığı ülkelerde benzerdir. 1894 yılında buğdayın fiyatı, 1867’deki seviyesinin 1/3’ünün biraz üzerindedir. Demir fiyatları 1871-1894 arasında %50 oranında düşmüştür.


Deflasyon, karlılık oranlarını düşürücü etki yapmaktadır. Firmalar için ortaya çıkan karsızlığı bertaraf etmenin yolu piyasayı büyütecek hamleler yapmaktır. Ancak, piyasayı yeteri kadar hızlı büyütmek mümkün olamamaktadır. Piyasanın yeteri kadar hızlı büyüyememesinin ardında üç temel faktör dikkat çekmektedir. Sanayide kaydedilen teknolojik gelişmeler ile üretimde çok büyük bir artış ortaya çıkmaktadır. Birbirine rakip olan üreticilerin ve sanayiye dayalı ekonomilerin sayısı artmaktadır ve bu nedenle üretim kapasiteleri hızla artmaktadır. Son olarak, tüketim malları piyasası yeteri kadar büyüyememektedir.


Üretim maliyetleri kısa vadede malların piyasa fiyatlarına göre daha düşük esnekliğe sahiptir. Zira ücretler, malların piyasa fiyatlarındaki düşüşüyle aynı oranda düşmemektedir. Ayrıca, yeni teknolojik gelişmeye uyum sağlamanın getirdiği maliyetler de üreticinin maliyetleri üzerinde baskı yaratmaktadır.


19. y.y.’nin önemli özelliklerinden biri, ulusal paraların piyasada dolanımda olan miktarının değerli metallerin miktarına bağlı olmasıydı. Uluslararası ödeme mekanizmasının sağlıklı çalışmasında kur istikrarı önemliydi ve bunu sağlayan, paraların değerli metallerle ilişkilendirilmesiydi.


Bazı ülkeler sadece altın, bazı ülkeler sadece gümüş, bazıları ise altın ve gümüşün beraber değerlendirildiği bir metotla ulusal paralarının dolanımdaki miktarını belirliyordu. Bu durumda, altın ve gümüş arasındaki değerin de uluslararası ödemelerin sağlıklı işlemesi için bir önemi vardı.


1872 yılına kadar 1 birim altının hemen hemen 15 birim gümüşe denk gelen değeri değişmeye ve istikrarsızlaşmaya başladı. Altın özellikle önemliydi ve küresel boyutta arz eksikliğinin söz konusu olması ulusal paraların miktarının artmasını zorlaştırıyor ve böylece deflasyonist sürecin önüne geçilemiyordu. Diğer bir ifadeyle, altın miktarının artmıyor olması ulusal paraların da miktarının artmasını engelliyor ve deflasyonist süreci sonlandıracak parasal genişleme sağlanamıyordu. Altın ve gümüş arasındaki değişim oranının istikrarsızlaşması ve altın arzındaki eksiklik, ülkelerin ulusal paralarının dolanımdaki miktarını altın ve gümüş dışındaki metallerin miktarına da bağlamaya itti.


Deflasyon, faizlerin ve kar oranlarının düşüklüğü her ülkenin kendi ekonomik avantajlarını farklı şekilde değerlendirmeleriyle sonuçlandı. ABD, George Hamilton’un fikirlerinin etkisi altındaydı. George Hamilton, Ricardo’nun mukayeseli üstünlükler teorisine göre uluslararası ihtisaslaşmaya dayanan bir ekonomik model yerine ABD’nin kendi içinde bir ekonomik güç yaratması gerektiğini düşünüyordu. Fikirlerinin temelinde, ABD'nin kendi coğrafi koşulları ve üretim ve piyasa yapısı vardı. Batı cephesinde, çok uzaklarda bir Asya ve doğu cephesinde, çok uzaklarda bir Avrupa ile uluslararası ticaret yapmak ABD’nin kendisine özel koşullarında ve düşük fiyat, düşük faiz ve düşük oranları altında ekonomik bir avantaj sunmuyordu.


ABD’nin aksine, İngiltere ise artan oranda ihracata dayalı bir ekonomiye dönüşmekteydi ki uyguladığı ekonomi politikası Ricardo’nun fikirlerinin izinden gitmekteydi. 1870’ler ve 1880’lerde İngiltere, daha fazla sermaye, daha fazla finansal, ticari ve lojistik hizmet ihracat eden bir konuma ulaşıyordu. Belçika, Hollanda, İsviçre, Danimarka gibi ülkeler de benzer politikalar yürütmekteydiler; Almanya hariç.


19. y.y.’nin son çeyreğinde üretimle beraber ticaretin de yüksek hızla arttığı bir dönemdi. Ancak, korumacı uluslararası ticaret tarifelerinin de 1870’lerin sonlarından itibaren yoğun olarak devreye girdiği bir süreçti de.


Commentaires


© 2025 by Arda Tunca

bottom of page